
Öcalan'dan Moderniteye Eleştirel Bakış: Kapitalizm Yetersiz mi?
Öcalan'ın modernite eleştirileri, kapitalizm ve pozitivizme yönelik derinlemesine bir bakış açısı sunuyor. "Özgürlük Sosyolojisi" savunması, modernitenin 'akılcılık, ilerleme ve özgürlük' gibi kavramlarına meydan okuyor. Peki, modernitenin bugünkü başat karakteri gerçekten tahakküm, yabancılaşma ve sömürü mü?
Modernite Eleştirisi: Frankfurt Okulu ve Heidegger
Frankfurt Okulu, Aydınlanma'yı bir sapma olarak görmüş ve "araçsal akıl" eleştirisiyle moderniteye farklı bir bakış açısı getirmiştir. Heidegger ise teknolojiyi sadece araçsal bir durum değil, bir 'varlık tarzı' olarak tanımlamış ve "çerçeveleme" kavramıyla dünyayı bir 'yedek-stok' olarak görme zihniyetini eleştirmiştir. Modernite, bu çerçeveleme mekanizmasının bir parçası mıdır?
Jacques Ellul, tekniğin insan kontrolünden çıkarak kendi kanunlarını yaratan bir güce dönüştüğünü savunurken, Bauman modernitenin katı yapısından akışkan evresine geçişini incelemiştir. Murray Bookchin ise modernitenin özünü tahakküm ilişkilerinde bulmuş ve doğadan insana sıçrayan bir tahakkümün varlığını vurgulamıştır. I. Wallerstein, moderniteyi kapitalizmin ideolojik meşrutiyet aracı olarak görmüştür.
David Harvey, hız, tüketim ve yeniden üretim mantığı üzerinden modernitenin zaman ve mekânı nasıl dönüştürdüğünü anlatırken, C. Castoriadis, kapitalist modernitenin bireyleri özne olmaktan çıkarıp edilgen nesnelere çevirdiğini belirtmiştir. Postkolonyal düşünürler ise modernitenin batı merkezli yapısını ifşa etmiş ve diğer kültürlerin bilgi sistemlerini yadsımasını eleştirmişlerdir.
J.F. Lyotard, "büyük anlatılar" üzerinden modernite eleştirisi yaparak, bu anlatıların modernitenin meşrulaşma oyunu olduğunu savunmuştur. Öcalan, tüm bu eleştirileri dikkate alarak, Kürt meselesindeki çözümsüzlük ve modernite bağlamında özgün bir yaklaşım sunmaktadır.
Demokratik Modernite: Alternatif Bir Yaklaşım
Öcalan, modernitenin üçlü bir yapı (kapitalizm + ulus-devlet + endüstriyalizm) olduğunu ve moderniteyi sadece kapitalizmle özdeşleştirmenin yanlış olduğunu savunmaktadır. Sovyet deneyimlerinin modernitenin sınırlarını aşamadığını ve kapitalizme karşı çıkarken ulus devleti sorgulamadığını eleştirmektedir. Bu nedenle, moderniteyi topyekûn aşan yeni bir sosyalizm perspektifi geliştirmek gerektiğini ifade etmektedir.
Endüstriyalizmin nötr bir şey olmadığını, savaş teknolojisiyle iç içe olduğunu ve çevreyi tahrip ettiğini belirten Öcalan, ekolojik-toplumsal bir ekonomi düşünmek gerektiğini vurgulamaktadır. Ulus-devletin bir savaş toplumu olduğunu ve kapitalizmin vurucu gücü olarak çalıştığını ifade ederek, çoğulcu "Demokratik ulus" fikrini savunmaktadır.
- Kapitalist modernitenin insanlığı mahşere sürüklediği
- Moderniteyi durduracak kolektif, ekolojik, demokratik dönüşüm yaklaşımının sahiplenilmesi gerektiği
- Marx'ın kapitalizme odaklanıp ulus devlet ve endüstriyalizm üzerine yeterli analiz yapmadığı
Öcalan'a göre Marx'ın eksik bıraktığı analizler, Demokratik Modernite çerçevesinde tamamlanabilir. Bu, sınıf temelli analiz yerine komünalite, demokratik ulus ve eko-ekonomi gibi kavramlarla bütünlüklü bir sistem olacaktır. Alternatif olarak, demokratik modernitede mahşerin üçlüsü yerine demokratik ulus / komün-komünalite / eko-ekonomi ilişkiselliği önerilmektedir. Kadın özgürlüğü, etik-politika dâhil kapsayıcı bir özgürlükçü toplum sisteminin ancak böyle olabileceği ifade edilmektedir.
Öcalan'ın modernite eleştirisi, kapitalizmin ötesine geçerek ulus devlet ve endüstriyalizmin de sorgulanması gerektiğini vurguluyor. Demokratik modernite yaklaşımı, bu eleştirilere alternatif bir çözüm önerisi sunarken, insanlığı daha adil, ekolojik ve özgür bir geleceğe taşıma potansiyeli taşıyor. Bu eleştiriler ve çözüm önerileri, Kürt meselesini anlamak için de önemli bir zemin oluşturuyor.