22 Nisan 2025 Salı

Petrol Kuyularından Jeotermal Enerji: 50 Bin Dönüm Seraya Isı!

Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Başkanı Ufuk Şentürk, atıl durumdaki petrol kuyularında keşfedilen jeotermal kaynakların potansiyelini vurgulayarak, bu kaynaklarla yaklaşık 50 bin dönüm seranın ısıtılabileceğini belirtti. Şentürk, yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yere sahip olan jeotermal enerjinin önündeki engelleri ve çözüm önerilerini de dile getirdi.

Jeotermal Enerji Sektöründe İzin Süreçleri Sorunu

Jeotermal enerji sektörünün karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olan izin süreçlerinin uzunluğu, yatırımcıların projelerini tamamlama süresini 4 ila 5 yıla kadar uzatabiliyor. Bu durum, fizibilite çalışmalarının öngörülebilirliğini zorlaştırıyor. Şentürk, bu sorunun aşılması için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile işbirliği içinde olduklarını ve "süper izin mekanizmasına" geçileceğini müjdeledi.

Şentürk, Türkiye'nin bu mekanizmaya duyduğu ihtiyacı şu sözlerle açıkladı:

Bir jeotermal elektrik santrali inşa edebilmek için tam 41 kurumdan izin alıyorsunuz. Bunları arka arkaya birer hafta aralıkla bile yapsanız, ki mümkün değil, 41 hafta yani neredeyse yaklaşık bir yılınız izin süreciyle geçiyor. Yılın başında başladığınız fizibilite izinler tamamlanıp daha inşaata başlayamadan neredeyse özelliğini kaybetmiş oluyor.

Atıl Petrol Kuyuları Jeotermal Kaynak Olabilir Mi?

Türkiye'de petrol arama amacıyla açılıp, petrol bulunamadığı için kapatılan kuyuların jeotermal potansiyeli, 2015 yılında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve TÜBİTAK'ın yaptığı AR-GE çalışmasıyla ortaya çıkarıldı. Şentürk, bu çalışma sonucunda 150 derece sıcaklıklara erişebilen petrol kuyularının bulunduğunu ve bu kuyulardan elde edilebilecek jeotermal enerji ile yaklaşık 50 bin dönüm seranın ısıtılabileceğini ifade etti.

Jeotermal kaynaklardan ileri teknolojilerle faydalanma imkanlarının da doğduğuna dikkat çeken Şentürk, şunları söyledi:

AR-GE çalışmaları yapıldı. Kıymetli maden ve mineraller çıkarılabilir. Çünkü artık yatırım maliyetiniz sıfır. Bununla ilgili oluşturduğumuz farkındalık sayesinde MTA bu petrol kuyularının jeotermal envanterini hazırlıyor ve bakanlığa sunulacak.

Jeotermal Yatırımlarında Maddi Risk Nasıl Azaltılır?

Jeotermal enerji yatırımlarının doğası gereği maddi risk taşıdığını belirten Şentürk, yatırımcıları teşvik etmek amacıyla bazı risklerin minimize edilmesi gerektiğini vurguladı. İzlanda'nın 1939'da yatırımları teşvik etmek için oluşturduğu fonu örnek gösteren Şentürk, Türkiye'de de benzer bir mekanizma kurulabileceğini ifade etti. Bu kapsamda, her yıl ciroların %1'inin devlete idare payı olarak yatırıldığını ve bu payın dörtte birinin bir fon oluşturmak amacıyla kullanılabileceğini belirtti.

  • Bu fon ile yatırımcıların riskleri azaltılabilir.
  • Kuyu başarılı olursa, sigorta edilen kuyu değerinin %10'u fona katkı sağlayabilir.
  • Kuyudan bir şey elde edilemezse, devlet kuyunun tamamını sigorta etmek yerine %50-60'ını ödeyebilir.

Dünya Bankası'nın 5 yıl önce Türkiye'de uyguladığı benzer bir fon sayesinde yatırımcı çekilerek yaklaşık 10 kuyu açıldığını hatırlatan Şentürk, Türkiye'nin jeotermal potansiyelini tam olarak kullanabilmek için kendi fonunu oluşturmasının önemine dikkat çekti.

Sonuç olarak, atıl durumdaki petrol kuyularının jeotermal enerji üretimi için değerlendirilmesi, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi ve enerji bağımsızlığını artırması açısından büyük bir fırsat sunuyor. İzin süreçlerinin kısaltılması, maddi risklerin azaltılması ve uygun teşvik mekanizmalarının oluşturulmasıyla bu potansiyelin hayata geçirilmesi mümkün olabilir. Ayrıca, hidrojen sülfür arıtma tesislerinin kurulmasıyla jeotermal santrallerin çevresel etkileri de minimize edilebilir.

İlgili Haberler